Çiçeklerin Dili Bileklik Koleksiyonu
Belki uzaktan tanıdığınız biri, belki aileden bir parça… Belki bir arkadaşınız, belki de kendiniz…
“TELEMDEN Çiçeklerin Dili” koleksiyonundaki hiçbir parça, öylesine bir güzellik olsun diye tasarlanmadı.
Kullanan kim varsa, o dili konuşsun, yansıtsın, daha çok insana taşısın;
çiçeklerin anlattıklarını dilden dile dolaştırsın, kalpten kalbe uçursun istendi.
Bazılarını okurken, farkında olmadan zihninizde bir yüz belirecek; bilin ki yaşamınızdaki çiçek odur.
Ve birinde, aynaya bakar gibi olacaksınız; bilin ki içinizde taşıdığınız çiçek odur.
ŞAKAYIK
Az rastlanan, rastlanınca hemen fark edilen, ikliminden çıkılması mümkün olmayan, alışkanlıklarıyla ufku besleyen, yaşama bakışıyla ilham veren, ihtişamı göz alıcı ve kendini açtıkça her katmanında ayrı bir güzellik keşfettiren… Her yaşama böylesi insanlar denk düşmez. Düşünce de vazgeçilmez. Tıpkı az bulunan, tomurcuktan yapraklarını dökene kadar her hali, her rengi, her tonu muhteşem kelimesinden ayrı bir sesleniş taşıyan ve bir kere tanıyınca güzelliğinden vazgeçilemeyen şakayık gibi… Hayat yolculuğunda kendisi için bir şakayık bulabilenler şansını fark etsin ve onu hep kalbinde hissetsin diye tasarlandı.
PAPATYA
Misafir olduğu her ana sadelik ve neşe saçan yüzler vardır. Bir arada olmanın huzurlu gücünü dokunduğu herkese, her yere taşıyan kalpleriyle, coşkuyla ve cömertçe sahip oldukları tüm güzellikleri paylaşırlar. Görmeyi bilene kendini hep hatırlatan arkadaş olurlar, fark etmeyenlerle tanışma gibi bir dertleri yoktur. Tıpkı umulmadık bir yerde hayatın sürprizi olan, biraz yakından bakmayı bilene sayısız detay saçan papatyalar gibi… “Keşke hep papatya mevsimi olsa” diyerek tasarlandı; “hep yanımda olsa” dediğiniz papatya misali insanlar için…
LALE
Herkesi şahsına münhasır yapan bir yanı vardır. Henüz fark edilmemiş bile olabilir. Zamanı gelince açığa çıkar, içinden geleni dışına kendine haslığın en zarif hallerine bürüyerek taşır. İnceliği, sadeliği ve detayları ile bambaşkadır ve başkalığı en doğru zamanda kendine hayran bırakarak saçılır ortaya. Tıpkı yıl boyu kendi vaktini bekleyip, açmaya başladığında da diğer tüm çiçekleri unutturan, mevsimine adını veren laleler gibi… Zarafetiyle etkileyen, ince ruhuyla insana ve iyiliğe olan inancı tazeleyen lale misali insanlar için tasarlandı.
NİLÜFER
Yakında durmasa da hayata anlam katmayı başaran, uzaktan uzağa bazen bir bakış, bazen bir cümle, bazen bir hareketle güzelliğe kapı açan insanlar her zaman bulunmaz. Bulunduğunda da her daim görmeye gerek olmaz. Onun varlığını bilmek, zor sorulara açılan cevap yolları, geceyi parlatan ay ışığı gibidir. Tıpkı az yerde görünen, güzelliğine uzaktan bakılan, kokusu duyulmayan ama suyun üzerinde bir mucizeye tanıklık ettiren nilüferler gibi… Hayatta hep farklı ve yeni bir yol olduğunu hatırlatan, az bulunan, az görülen, etkisi kendinden büyük nilüfer misali insanlar için tasarlandı.
GÜL
İnsan bir sarmal. İyiyle kötünün, güzelle çirkinin, yanlışla doğrunun, cesaretle korkunun, hayalle gerçeğin sarmalı. Hangisinin ağır basacağına kendisi karar verir. Renklerini, kokularını her yana saçıp güzelliğiyle büyüleyen, dikenlerini saklamayan ve nasıl dokunacağını bilirsen canını yakmayan güller misali… Kusursuz olmadığını bilip kusurlarını güzellikle yontmaya çalışan, başkalarına bakarken önce kusurlarını değil taşıdığı renkleri gören, hayata gülen gözlerle bakan gül misali insanlar için tasarlandı.
GELİNCİK
Bağırgan, iddialı ama bir o kadar da kırılgan ve narin… Hayat bu ikisi arasındaki çizgide yürümeye çalışanların sahnesi olur zaman zaman. Her vakit olmaz, herkeste bulunmaz. Doğru an gelince çıkarlar karşımıza, zıtlıkların tek bedende vücut bulmasının resmini çizerler. Kırmızısı başka hiçbir kırmızıya benzemeyen, her toprakta yetişmeyen ama yetiştiği toprağı şenlik yerine çeviren gelincikler gibi… Köklerine bağlı, kendine has her haliyle bulunduğu yeri güzelleştiren, hayata meydan okumaktan vazgeçmeyen, güç ve kırılganlığı iç içe taşıyan gelincik misali insanlar için tasarlandı.
FREZYA
Çocuk saflığını hiç unutmamış, hep heyecanlı, hep meraklı, hep sevinçli yanlarını hayatın baş köşesine oturtmuş insanlar var. Biraz gülünce o anı değil, koskoca bir günü güzelleştiren, içinden taşan pirüpak aydınlığı yüzüne taşıyan insanlar… Tıpkı baharın gelişinin en güzel habercisi olan, küçük yaprakları ve ele avuca sığmayan gövdesi ile neşeli bir çocuğun oyunlarını hatırlatan frezyalar gibi… Neşesini hep saklı tutan, görünce yüzde nedenli nedensiz bir gülümseme beliren frezya misali insanlar için tasarlandı.
ANEMON
Az bilinen huyları, kimseye anlatma derdine düşmediği güzellikleri vardır insanın. Kendine ait erişilmez tepelerin ardına saklar. Yolu göstermek için uğraşmaz ama tanımak isteyen olursa, peşine düştüğü her adımda bambaşka sürprizler çıkar karşısına. Tıpkı Manisa dağlarında yetişen, keşfedenleri vahşi güzelliği ve renk tonlarıyla büyüleyen anemonlar gibi… Yakından tanıdığınızda şaşırdığınız, şaşırdıkça daha çok sevdiğiniz, tepenin ardındaki halini görmeyi şans saydığınız anemon misali insanlar için tasarlandı.
EKİNEZYA
Farkı her ortamda fark edilen, doğasında ezberleri bozmak olan, yeniliği göz önünde tutmayı seven insanlara alışması zordur. Başka yerden bakmayı, başka türlü durmayı, olmaz denileni denemeyi hayatın keyfi sayarlar ve her defasında bir güzelliğe kapı açarlar. Alışılmışın dışında açan, duruşu ters gibi gelse de izlemeye doyulmayan, renklerinin gücüyle gözü esir alan ekinezyalar gibi… Kendini başkalarının doğrularına göre şekillendirmeyen, farklı olmaktan korkmayan, hayata yeni pencereler açabilen, kalıpları kıran ekinezya misali insanlar için tasarlandı.