Naif İnciye Özel Bileklik Koleksiyonu

Saflığın, asaletin, şıklığın, zarafetin ve daha birçok güzel şeyin sembolüdür inci.
Yaşamın özü suyun gücünü, istiridye içinde büyümenin gizemini ve doğanın parıltısını taşır her bir tane.
Doğal inciye en yakın form olan kültür incileri ise bu hoşluğu daha çok kişinin yaşamasını sağlar.
Tıpkı doğal inci gibi formları dümdüz değildir ve büyüklükleri farklıdır.
En güzel yanı ise birbirinden özel renkleriyle göz alıcıdır.
TELEMDEN markasının özel kelimelerini ve çiçeklerini inci farkıyla buluşturan
NAİF koleksiyonu tıpkı inci taneleri gibi hayatın içinde zarafetle parlayan kadınlar için hazırlandı.
Beyaz, pembe, siyah, gri, kahverengi, lila incilerin gümüş ve altınla buluştuğu her parçanın, ayrı bir anlamı var.

ADL 

Adl olan da adil olanları seven de O’dur. Her şeyi görenin terazisi şaşmaz. Senin fani terazin şaşar, vicdanın ışığını kaybederse hatırla. Sen O’ndan bir parçasın, ilahi adaletin ışığı içinde; aramaktan vazgeçme.

“Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.”
Enbiyâ, 47

AFÜVV 

Madem ki kulsun, yanılırsın. Yolunu şaşırmak sana mahsus, kusursuzum sanma. Sanıp da yanılırsan, af dilemeyi unutursun. Unutma ki iki cihanda da sığınağın olsun. Af dilemek sana, affetmek O’na mahsus.

“O takvâ sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah (c.c.) için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah (c.c.) da güzel davranışta bulunanları sever.”
Al-î İmrân, 134

ANEMON 

Az bilinen huyları, kimseye anlatma derdine düşmediği güzellikleri vardır insanın. Kendine ait erişilmez tepelerin ardına saklar. Yolu göstermek için uğraşmaz ama tanımak isteyen olursa, peşine düştüğü her adımda bambaşka sürprizler çıkar karşısına. Tıpkı Manisa dağlarında yetişen, keşfedenleri vahşi güzelliği ve renk tonlarıyla büyüleyen anemonlar gibi… Yakından tanıdığınızda şaşırdığınız, şaşırdıkça daha çok sevdiğiniz, tepenin ardındaki halini görmeyi şans saydığınız anemon misali insanlar için tasarlandı.

AŞK 

Ölümlü dünyanın ölümsüz aşka dönüşünün adına yazılır mevsimler, günler, saatler. Zaman aksın, arayışları da buluşları da aşka çıkarsın.

“Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni.”
Yunus Emre

EKİNEZYA

Farkı her ortamda fark edilen, doğasında ezberleri bozmak olan, yeniliği göz önünde tutmayı seven insanlara alışması zordur. Başka yerden bakmayı, başka türlü durmayı, olmaz denileni denemeyi hayatın keyfi sayarlar ve her defasında bir güzelliğe kapı açarlar. Alışılmışın dışında açan, duruşu ters gibi gelse de izlemeye doyulmayan, renklerinin gücüyle gözü esir alan ekinezyalar gibi… Kendini başkalarının doğrularına göre şekillendirmeyen, farklı olmaktan korkmayan, hayata yeni pencereler açabilen, kalıpları kıran ekinezya misali insanlar için tasarlandı.

FREZYA

Çocuk saflığını hiç unutmamış, hep heyecanlı, hep meraklı, hep sevinçli yanlarını hayatın baş köşesine oturtmuş insanlar var. Biraz gülünce o anı değil, koskoca bir günü güzelleştiren, içinden taşan pirüpak aydınlığı yüzüne taşıyan insanlar… Tıpkı baharın gelişinin en güzel habercisi olan, küçük yaprakları ve ele avuca sığmayan gövdesi ile neşeli bir çocuğun oyunlarını hatırlatan frezyalar gibi… Neşesini hep saklı tutan, görünce yüzde nedenli nedensiz bir gülümseme beliren frezya misali insanlar için tasarlandı.

GELİNCİK 

Bağırgan, iddialı ama bir o kadar da kırılgan ve narin… Hayat bu ikisi arasındaki çizgide yürümeye çalışanların sahnesi olur zaman zaman. Her vakit olmaz, herkeste bulunmaz. Doğru an gelince çıkarlar karşımıza, zıtlıkların tek bedende vücut bulmasının resmini çizerler. Kırmızısı başka hiçbir kırmızıya benzemeyen, her toprakta yetişmeyen ama yetiştiği toprağı şenlik yerine çeviren gelincikler gibi… Köklerine bağlı, kendine has her haliyle bulunduğu yeri güzelleştiren, hayata meydan okumaktan vazgeçmeyen, güç ve kırılganlığı iç içe taşıyan gelincik misali insanlar için tasarlandı.

GÜL 

İnsan bir sarmal. İyiyle kötünün, güzelle çirkinin, yanlışla doğrunun, cesaretle korkunun, hayalle gerçeğin sarmalı. Hangisinin ağır basacağına kendisi karar verir. Renklerini, kokularını her yana saçıp güzelliğiyle büyüleyen, dikenlerini saklamayan ve nasıl dokunacağını bilirsen canını yakmayan güller misali… Kusursuz olmadığını bilip kusurlarını güzellikle yontmaya çalışan, başkalarına bakarken önce kusurlarını değil taşıdığı renkleri gören, hayata gülen gözlerle bakan gül misali insanlar için tasarlandı.

HAK 

Her şey değişir; kendi Hak olandan başka… Değiştiren ama değişmeyen O’dur. Gördüğün her şeyde Hak var lakin görebilmek Hak’tan lütuf. Lütfun kıymetini bilenlerden, Hak için her şeyin hakkını teslim edenlerden, Hak için hak almayanlardan ol. Ol ki hakkında açılan kapılar aydınlansın; içine de dışına da o aydınlığı taşısın.

“Allah hakkın ta kendisidir.” Hacc, 62

Her nefes alışta, her kalp atışında, uyanışta, yürüyüşte, gülüşte, hüzünde, gözünü açan bebekte, kımıldayan yaprakta, uçan kuşta bir ses var. Hep seninle olan, hep sana seslenen, hep duyduğun ama az dinlediğin bir ses. “Hû” dedin duydun mu?

“Allah Teâlâ Hazretleri diyor ki: ‘Kulum, hakkımda nasıl bir zan yürütürse Ben öyleyimdir. O, Beni zikredince Ben onunla beraberim. O Beni içinden geçirirse, Ben de onu içimden geçiririm. O, Beni bir cemaat içerisinde anarsa, Ben de onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaatte anarım. O, bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse, Ben ona koşarak giderim.”
Hz. Muhammed (s.a.v.)

LALE

Herkesi şahsına münhasır yapan bir yanı vardır. Henüz fark edilmemiş bile olabilir. Zamanı gelince açığa çıkar, içinden geleni dışına kendine haslığın en zarif hallerine bürüyerek taşır. İnceliği, sadeliği ve detayları ile bambaşkadır ve başkalığı en doğru zamanda kendine hayran bırakarak saçılır ortaya. Tıpkı yıl boyu kendi vaktini bekleyip, açmaya başladığında da diğer tüm çiçekleri unutturan, mevsimine adını veren laleler gibi… Zarafetiyle etkileyen, ince ruhuyla insana ve iyiliğe olan inancı tazeleyen lale misali insanlar için tasarlandı.

LATİF

Nezaketiyle ve merhametiyle muamele eden O’dur. O’nu bilen lütfu bilir, lütuf gibi sunulana incelikle davranır. Davranırken bilir ki gizli açık her şeyi bilen, lütfuyla lutfedendir…

“Gül düşünür gülistan olursun
Diken düşünür dikenlik olursun”
.
Mevlana

MEFTUN

İsteyene, arayana, dileyene meftun olunacak nice sebep var. O sebeplerden geçerek yürünen yol, meftun oluşun verdiği huzurla yaşamak demek. O huzurun armağan olduğunu bilerek, yüzünü de kalbini de meftun olunacak en güzel aşka dönmek demek…

“Ne akılem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi”
.
Yunus Emre

NEFES

Her bir nefesin kıymetini gönlünde taşıyanlar, şaşmaz pusulayı bulanlardır. Her nefesin işi, nefsi bilmektir. Her nefes nefsi hatırlamaya, her nefes terbiye yoluna koyulmaya vesiledir.

“Her şey neye layıksa ona dönüşür.”
Mevlânâ Celâleddin-î Rûmî

ORTANCA

Tanıdıkça iklimine kapıldığın, kapıldıkça o iklimde hep kalmak istediğin, her geçen gün kendini daha bir sevdiren insanlar vardır. Ama katmer katmer, evre evre, azar azar gösterirler incelikli ruhlarını; sadece sabretmeyi bilenler gerçekten tanır onları. Tıpkı tomurcuk verdiği andan kuruduğu vakte dek her aşamada başka bir güzelliğe bürünen, ihtişamına hayran bırakan ortancalar gibi… Tondan tona, renkten renge uçarlar; izlemeyi başarana hayat döngüsünün özetidir. Dokunduğu yere kendi renginden izler bırakan, ruhundaki zenginlikten parçalar saçan ve yenilenerek yol almaktan korkmayan ortanca misali insanlar için tasarlandı.

PAPATYA

Misafir olduğu her ana sadelik ve neşe saçan yüzler vardır. Bir arada olmanın huzurlu gücünü dokunduğu herkese, her yere taşıyan kalpleriyle, coşkuyla ve cömertçe sahip oldukları tüm güzellikleri paylaşırlar. Görmeyi bilene kendini hep hatırlatan arkadaş olurlar, fark etmeyenlerle tanışma gibi bir dertleri yoktur. Tıpkı umulmadık bir yerde hayatın sürprizi olan, biraz yakından bakmayı bilene sayısız detay saçan papatyalar gibi… “Keşke hep papatya mevsimi olsa” diyerek tasarlandı; “hep yanımda olsa” dediğiniz papatya misali insanlar için…

ŞAKAYIK

Az rastlanan, rastlanınca hemen fark edilen, ikliminden çıkılması mümkün olmayan, alışkanlıklarıyla ufku besleyen, yaşama bakışıyla ilham veren, ihtişamı göz alıcı ve kendini açtıkça her katmanında ayrı bir güzellik keşfettiren… Her yaşama böylesi insanlar denk düşmez. Düşünce de vazgeçilmez. Tıpkı az bulunan, tomurcuktan yapraklarını dökene kadar her hali, her rengi, her tonu muhteşem kelimesinden ayrı bir sesleniş taşıyan ve bir kere tanıyınca güzelliğinden vazgeçilemeyen şakayık gibi… Hayat yolculuğunda kendisi için bir şakayık bulabilenler şansını fark etsin ve onu hep kalbinde hissetsin diye tasarlandı.