YÜN
Tekstil hepimizin yaşamının ayrılmaz parçası ama hakkında az şey bilinir. Ben de giydiğiniz kazaktan kullandığınız çarşafa kadar birçok ürüne daha bilinçli gözle bakmanız için farklı konularda yazmaya çalışıyorum. Bir tekstil mühendisi olarak doğru bilinen yanlışları da düzeltmeye çalışıyorum. Bu kez konumuz yün lifi.
Yün, pamuktan sonra en yaygın kullanılan ikinci doğal lif. Aslında insanlık tarihindeki ilk tekstil ürünü de yün. Çünkü Taş Devrinde kullanılan “hayvan postları” kumaş formunda olmasa da ilk tekstil malzemeleri kabul edilir. Yünün, iplik ve kumaş formuna getirilmesi ise epey zaman almış. Önce koyunun evcilleştirilmesi ve tüylerinin iplik eğrilebilecek forma gelmesi gerekmiş. O yüzden yünden önce keten, daha sonra da pamuk lifleri kullanılmış.
Bu arada yün denince aklınıza sadece koyun gelmesin. Deve, alpaka, keçi, tavşan, lama gibi çeşitli hayvanların sırtlarından elde edilen kıllar da yün elyafı. Tabii iplik haline getirilebilecek uzunlukta olması şart. En kıymetli yün ise kaşmir keçisinden elde edilir. Kaşmir şalların o kadar pahalı olmasının bir sebebi var! Koyun yününde ise en kıymetlisi merinos cinsine ait. Yünün kalitesini ve değerini belirleyen, inceliği ve uzunluğudur. İncelik yumuşaklığı da beraberinde getirir.
Yün lifinin birçok özelliği var: Yüksek nem hapsetme, esneklik, nefes alabilirlik, antimikrobiyallik, koku hapsetme ve güç tutuşma bunlardan en önemlileri. Yünün alev alma süresi çok uzundur, tutuştuktan sonra da alevin yayılması hızlı değil yavaş olur; erime ve damlama da yapmaz. Bu özellikleri sayesinde Osmanlı’da, günümüzün İtfaiye teşkilatına denk gelen Tulumbacılar’ın yangın müdahale kıyafetlerinde yün kullanılmış. Aslında dönemi için bir nevi “teknik tekstil” geliştirmişler.
İlginç bir bilgi de yünün kışın üşütüp hasta edebileceği, yazın da serin tutabileceğidir. Her tekstil ürününde olduğu gibi bu da kullanıma bağlı bir durum. Yün, yüksek ısı yalıtımı özelliği sayesinde kışlık giysilerde yaygın olarak kullanılır. Londra Hyde Park’taki Kensington Bahçesinde çekilmiş fotoğrafta giydiğim kabanın %60’ı yün, 25’i polyester, 15’i akrilik. Kaşkolum ve kazağımsa %100 yün. Çoraplarım yün/akrilik karışımı. Bu kombinasyon beni buz gibi Londra havasında sıcak tutarak, üşümeden Hyde Park’ın tadını çıkarmamı sağladı.
Ama kayak yapmaya gitseydim ve üşütmemek için yün çamaşır kullansaydım, hasta olmuştum! Çünkü karda bile olsa aktif bir spor dalıyla uğraşırken terlersiniz. Ve eğer içinizde yün giysi varsa terinizi emip, giysinin ıslanmasına neden olur. Ara verdiğiniz andan itibaren de hızla soğuk havayla birleşip, giysideki suyun donmasına ve üşümenize neden olur. Bu tür durumlarda ne pamuklu ne de yünlü çamaşır sağlıklıdır. Suyu emmeyen ve özel kesitlere sahip teknik lifler ile üretilmiş duruma özel giysiler kullanmak gerekir. Bu sayede ter, çamaşır tarafından emilmeyip deriden hızla uzaklaştırılarak giysinin dış katmanına aktarılır. Bu sadece kayak sporu için geçerli değil. Örneğin soğuk havada hızlı ve uzun süre yürümeniz gerekiyorsa burada da yün çamaşırlar sağlıklı olmaz. Çünkü durduğunuz anda, sizi üşütmeye başlar. Zaten o nemli dokuyu teninizde hissedersiniz.
Gelelim işin diğer tarafına… Yün, yüksek nem tutma ve nefes alabilirlik özellikleri sayesinde, yazın serin olur. Tabii ki yaz sıcağında yün kazak giymekten bahsetmiyorum. Yazlık giysilerde çok ince yün lifleri kullanılır ve pamuk, keten, polyester ya da akrilikle karıştırılır. Hatırlıyorum da babaannem yazın kendi eğirdiği yünlerden ördüğü ince bir yelek giyerdi. Sıcakta neden giydiğini anlamazdım. Ama tekstil mühendisi olduğumda doğru yaptığını fark ettim. Aslında önceki kuşaklardan ona aktarılan, deneme yanılma yoluyla bulunmuş teknik bir bilgiyi uyguladığını kendi de bilmiyordu.
Yün lifi akrilik, pamuk, keten gibi liflerle karıştırılıp kullanılabilir. Karışım lifler kullanılması giysi kalitesinin tek belirleyicisi değildir. Etiketinde %100 yün yazmayan ürünlerde, bunu hatırlayın. Asıl olan, kullanım alanına uygun lif ihtiva eden giysileri tercih etmektir.